LJUBLJANA GEZİ REHBERİ

Ljubljana,Slovenyanın 300 bin nüfuslu başkenti olmasının yanı sıra Avrupa'nın en yaşanabilir en yeşil şehirlerindendir.Ülke inanılmaz yeşil. Öyle yeşil ki, bazı noktalarda şehrin ardından bünyemizi şoka uğratan fazla oksijenden başımız döndü, bazı noktalarda kendimizi ağaçlara sarılırken bulduk, herhalde çektiğimiz 700 küsür fotoğrafın 400’ü orman ve ağaçlık alanlardan oluşuyor. Hatta biraz resmiyet katalım işin içine, şehrin yeşilliği 2016 yılında aldığı Avrupa'nın yeşil başkenti ünvanı ile de tescillenmiş.Dolayısı ile bu ülkeyi ziyaret etmeniz için ilk sebep doğal güzellikleri, ormanları, yeşili, dağları, gölleridir.

Şehrin okunuşu bayaa zahmetli bi iş, sanki zamanında şehrin adını belirlerken klavyeden rastgele tuşlara basılıp da yazılmış gibi hatta hatta bildiğin random gülmeye benziyor (lksafewg=Ljubljana) açıkçası ben aralarında bi fark göremedim 😅Şehrin okunuşunu öğrenmek tıp fakültesinde latince kelimeleri öğrenmekten bile daha zor(hala öğrenebilmiş değilim 😅)


Küçük bir ülke dedik diye aklınıza çok sakin bir şehir gelmiş olabilir, ama yok öyle bir dünya. Ljubljana’yı ortasından nehir, kanal vb. şey geçen şehirlerin eğlenceli olduğu genellemesini kontenjanına da dahil edebiliriz. Gece gündüz fark etmeksizin özellikle kanal civarı pek hareketli oluyor, sıkılmanız imkansız. Bir de Metelkova gerçeği var tabii, ondan aşağıda bahsedeceğiz meraklanmayın 😏
Ülkenin genel olarak çok ucuz veya çok pahalı olduğunu söylemek mümkün değildir. Yeme-içme maliyetleri daha makul olmakla beraber, Avrupa’nın büyük şehirleri kadar olmasa da orta halli Avrupa şehri kıvamında fiyatlar.

Hava koşullarının ciddi yakıcı veya dondurucu olabilecek kadar değişebileceğini dikkate alarak farklı koşulara uyabilecek kıyafetler bulundurmanızı tavsiye ederim.

Ljubljana içinde ulaşım için herhangi bir kafa karışıklığı yaşama ihtimaliniz sıfır. Çünkü bir turist olarak ziyaret edeceğiniz noktalar birbirine son derece yakın ve çoğuna tabanway kullanacaksınız zaten. Şayet yürüyerek gezmekten hoşlanmıyorsanız son derece düz ayak bir şehir olduğu için bisiklet kiralayıp o şekilde de gezebilirsiniz. Bisiklet kiralamak için BicikelJ System adında bir sistemleri mevcut.Bu link üzerinden sisteme kayıt olursanız şehrin birçok noktasında yer alan bisiklet istasyonlarından bisikletinizi alıp sonra size en yakın olan noktaya bırakabilirsiniz. Linkte konuyla ilgili daha detaylı bilgi mevcut.

Ljubljana’dan Slovenya’nın başka bölgelerine geçmek isterseniz yapabileceğiniz en mantıklı şey kesinlikle araba kiralamak. Çünkü her yere tren yada otobüs bulamıyorsunuz. Slovenya’da trafik yok denilecek kadar az, yollar son derece düzgün ve araba kiralamak otobüse binmekten çok daha uyguna geliyor. Arabanızı buradan kiralayabilirsiniz.Püf noktadan bahsedelim havaalından alıp havaalanına geri bırakacak şekilde aracı kiralarsanız çok daha uygun oluyor fiyatlar.Benzinde pahalı değil merak etmeyin ortalama 1.1 euro civarında.Havaalınından kiralık araç değil de otobüsle gelmek istersenizde buradan ulaşabilirsiniz.
Şayet araba kiralarsanız ve Slovenya’nın başka bölgelerine geçecek olursanız arada ücretli geçişlere denk geleceksiniz. Bu noktada araba kiraladığınız şirket size sticker benzer bir şey veriyor olmalı. Hani şu bizim OGS – HGS muhabbeti gibi düşünün. Bu şekilde ücretli geçiş sizin açınızdan sorun olmayacaktır. Ancak yine de siz kiralarken mutlaka konusunu açın ki sonradan saçma bir sorunla boğuşmak zorunda kalmayın.
PRESEREN MEYDAN

Her şehrin bir ana meydanı olduğun varsayacak olursak Ljubljana’nınki de Preseren Meydanı oluyor. Meydan ismini Slovenya’nın en ünlü şairlerinden biri olan France Preseren’den alıyor. Şehrin tam anlamıyla göbeğinde yer alan ve yalnızca yayalara açık olan meydanda Preseren’in heykelini ve pembe rengiyle dikkatinizi çekecek Franciscan Kilisesi’ni de görebilirsiniz. Tüm bunlara rağmen meydanın ana atraksiyonu kesinlikle Triple Bridge, ondan aşağıda bahsedeceğiz.
TRİPLE BRİDGE

İşte Ljubljana’nın en ilgi çekici yerlerinden biri, Türkçeleştirilmiş adıyla Üçlü Köprü. Adını gayet mantıklı koymuşlar, zira hakikaten üç tane köprünün birleşiminden oluşan enteresan bir mimariye sahip. Şehrin ortasından geçen Ljubljanica Nehri’nin üzerindeki birkaç köprüden en popüleri olan Triple Bridge’in tarihi aslında 1280 yılına kadar dayanıyor. Yangın ve deprem gibi bir takım felaketler atlatmasının ardından bu cefakar köprü Ljubljana’nın Gaudi’si sayılabilecek Jose Plecnik’in ellerine teslim ediliyor ve böyle günümüzdeki halini alıyor. Plecnik’in köprüyü böyle enteresan bir şekilde tasarlamış olmasının sebebi, ortadaki alanı tramvay ve araçların geçebileceği şekilde, sağında ve soluna kalan kısımları ise yayaların kullanabileceği şekilde bırakmakmış. Akıllı adammış, helal olsun Plecnik Baba adamsın.
Köprüyü o enteresan görüntüsünü bir karenin içine sığdırabilecek şekilde fotoğraflamak pek kolay değil. Bunun için civardaki binalardan birinin üst katlarına çıkmayı deneyebilirsiniz.
Köprünün üzerinde bulunduğu Ljubljanica Nehri’nin civarı gündüz ya da akşam fark etmeksizin her daim eğlenceli ve hareketli, oraları mutlaka dolanın.
DRAGON KÖPRÜSÜ

Hazır konu köprülerden açılmışken şehrin bir diğer ünlü köprüsünü de es geçmeyelim; Dragon Bridge. Neden Dragon? 2013 yılında Khaleesi şehri ziyaret edip bu köprüden geçtiği için mi? Yoksa Skyrim’in yaratıcısı Slovenyalı olduğu için mi? Hepsine cevabımız hayır, bunları biz uydurduk, inanmayın. Sebebi Ljubljana şehrinin simgesi dragon olması ve bu köprünün dört köşesinde dragon figürlerinin yer alıyor olması. Bizce köprü de, şehir simgesi de çok havalı, gidip görmeden dönmeyiniz efenim. Bir turist olarak ejderhaların ağzına yüzüne saçma hareketlerde bulunarak fotoğraf çektirmek adettendir, ihmal etmeyin lütfen, bizi orada bol bol utandırın 😆
LJUBLİANA KALESİ



Gözlemlerimize göre Ljubljana Kalesi Slovenya halkının en önemsediği tarihi yapılardan ve en çok turist çeken noktalardan biri. Ancak burayı yalnızca eski bir tarihi yapı olarak düşünmemek lazım, zira daha kompleks bir düzenden bahsediyoruz, ziyaret edince anlayacaksınız. Kalenin kapsamında yaz aylarında düğünlerin yapıldığı, hatta açık hava sineması etkinliklerinin düzenlendiği geniş bir avlu, bir restoran hatta Kukla Müzesi bile yer alıyor. Ayrıca size şahanesinden bir panoramik Ljulbjana manzarası da sunuyor ki tadından yenmez.
Kale tarih boyunca pek çok farklı amaç için kullanılmış. Temel olarak bakıldığında şehre tepeden bakan bir noktada yer aldığı için hep bir gözlem alanı niteliğindeymiş, ancak hapishane olarak kullanıldığı bile olmuş. Şayet kaleyi gezecek olursanız hapishane olduğu dönemde hücre olarak kullanılan alanları da görebiliyorsunuz.
Kalenin içinde rehberli bir tur gerçekleştirmeseniz bile kale tarihi ile ilgili bilgi edinebileceğiniz 5 dakikalık bir sunum izleyebiliyorsunuz. Öyle tahmin ettiğiniz gibi sıkıcı bir şey değil, gayet eğlenceli bir şekilde anlatmışlar, bizce onu es geçmeyin. Örneğin Osmanlı’nın şu meşhur Viyana kapılarına dayanmalı döneminde saldığı korkunun kalenin günümüzdeki halini almasında önemli bir etkisi olduğunu bu sunumu izlerken öğrenmiş bulunduk.
Füniküler (gidiş – dönüş) + Kale Gezisi + Kukla Müzesi’ni gezmenin ücreti 10 Euro. Öğrenciyseniz 7 euro Öğrenci değilseniz ve öğrenci gibi yapıyorsanız yemiyorlar, üzgünüz.ISIC kartı lazım.
*Füniküler kullanmadan kaleye çıkmak gibi bir çılgınlık yapacak olursanız sizi ayakta alkışlıyoruz,İstanbuldaki meşhur fil yokuşu gibi bi yokuşu 10 dk kadar çıkmanız gerekecek çünkü. Ertesi gün dayak yemişcesine uyanırsanız sorumlusu biz değiliz.
METELKOVA



Bizim için Ljubljana’nın, hatta komple Slovenya’nın en ilginç yerlerinden biri tartışmasız bir şekilde Metelkova. Buraya uğramalısınız, bi’ görseniz iyi olur falan demeyeceğiz, çünkü gitmek zorundasınız! Ne varmış la bu kadar dediğinizi tahmin ediyoruz, onun için biraz Metelkova’nın tarihine girmemiz gerekecek, ama sıkıcı değil, merak etmeyin.




1900’lü yılların başlarında Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun ordusu tarafından bir kışla olarak yaptırılan Metelkova, bu sürecin ardından da aynı amaçla 1941 yılına kadar Yugoslavya ordusu tarafından kullanılıyor. 2. Dünya Savaşı döneminde bir süreliğine İtalyan faşistleri ve Naziler tarafından işgal ediliyor ve son olarak 1945’ten 1991’deki döneme kadar Sosyalist Yugoslavya ordusunun elinde kalıyor. Buraya kadar her şey normal, belli ki askeri amaçlar için kullanılmaya uygun bir alan. Fakat buradan sonrası önemli, çünkü Slovenya’nın Yugoslavya’dan ayrılmasının ardından burada işler değişmeye başlıyor. Yugoslavya ordusunun bu alandan çekilmesi ile 200 kişilik bir ekipten oluşan “Network of Metelkova” adlı bir topluluk bir araya geliyor. Bu ekip Metelkova’yı kültürel bir merkeze dönüştürebilmek adına burayı işgal ederek (#occupy kavramından bahsediyoruz, daha eylemsel bir hareket yani), burayı özerk bir bölgeye çevirme kararı aldıklarını duyuruyorlar. Aslında ilk etapta Slovenya Devleti ile iletişime geçerek burayı daha kullanışlı bir alana çevirmek istediklerini dile getiriyorlar ancak uzun bir süre devletten geri dönüş alamayınca kendi işlerini kendileri halletmeye karar veriyorlar de diyebiliriz. Bu olay şu an gidip görebileceğiniz Metelkova’nın temellerini atmış oluyor ve Metelkova şehrin isyankar/öteki kesimlerinin sembolü haline geliyor.

Günümüzde 12.500 m2’ye yayılmış olan Metelkova’da birçok gece kulübü, sanat stüdyosu ve mekan yer alıyor, birçok etkinlik ve konser gerçekleştiriliyor. Ancak öyle pop müzik çalan mekanlardan, topuklu ayakkabıyla gidilen yerlerden falan bahsetmiyoruz. Daha çok elektronik veya punk müziğin öne çıktığı kulüplerin olduğu, gay barların yer aldığı, metal/hard rock konserlerinin gerçekleştiği ve daha alternatif sanat performanslarının yapıldığı alanlar olarak düşünebilirsiniz. Slovenyalı gençlerin büyük bir kısmı hafta sonlarını burada geçiriyor, buraya bir bağlılık hissediyor ve aslında Metelkova kesinlikle şehrin isyankar tarafını yansıtıyor. Ancak buranın yasal varlığının söz konusu olup olmadığı meselesi aslında biraz karmaşık. Burada yer alan mekanlara devlet tarafından herhangi bir ruhsat verilmiş durumda değil ve vergi ödeyip ödemedikleri bile muallakta.Kimse durumun akıbetini bilmiyor desek yeridir. Sanırsak Ljubljana Belediyesi şimdilik bu olayı akışına bırakmış durumda ve konuyla ilgili herhangi bir aksiyon almıyor.



 Sonuç olarak gece hayatı için bizce Ljubljana’nın en iyi noktası Metelkova. Özellikle hafta sonu bir partiye falan denk gelirseniz bayağı eğlenebilir ve acayip deneyimler yaşayabilirsiniz, bizce kesinlikle uğrayın! Ayrıca gündüz de buradaki sokak sanatı ve mural çalışmalarını görmek üzere ayrıca zaman ayırabilirsiniz.
TİVOLİ PARK



Kalabalık şehirlerde yaşayanlar ne ister? Evden çıkıp trafik olmadan bir yere ulaşabilme ihtimaline, temiz havaya ve tabii ki yeşil alana.Aslına bakarsanız Slovenya’nın her yerine bu hisse kapılabilirsiniz ama, Tivoli’nin içinde çimlere bayılıp küçük bir piknik yapmanın keyfi bi’ başka.Hatta böyle eniştenin doblosuyla gelip şöyle bi mangal yapasımız da gelmiyor değildi.Ateş yakında sonra ki eğlenceyi izleyin bakalım ne oluyor😆 Bak burdan ciddiye alanlar oldu beni, bu beni üzer.
-Eğer ilgi duyuyorsanız International Centre of Graphic Arts Tivoli Park’ın içinde yer alıyor. Gitmişken uğrayıp sonrasında bahçesindeki kafede bir kahve patlatabilirsiniz.Bide Danimarka'da da aynı isimde park var, burada yazdıklarımı beğenmeyip bizi başka sitelerle aldatırsanız karıştırmayın diye söylüyorum.Bak yine vicdan yaptım görüyorsunuz. 
Şayet ben aradığımı bu sitede bulamadım, ne biçim yazmışsınız diyorsanız öncelikle kalbimizi kırdınız. Ama bir alternatif olarak Slovenya Turizm Ofisi’nin ve Ljubljana Turizm Ofisi’nin resmi sitelerine göz atabilirsiniz, gerçekten çok detaylı bilgi veriyorlar, eminiz bir noktada işinize yarar.
Ha bu arada şehir hakkında ekstra bilgi Musluk suyu içiliyor ve tadı hiç de kötü değil, su masrafından kurtardık sizi, hadi yine iyisiniz.

Peki Ljubljana da ne yenir? aslında yemek için pek alternatif bulmak zor.Küçük bir yer olduğu için yemek kültürününde pek çeşitli olduğunu söyleyemem.Biz bu aşağıdaki mekanı tercih ettik kendi isteğinize göre hazırlayabiliyorsunuz pişman olduğumuzu söyleyemem.


Popüler Yayınlar